Birilerine anlatsam kanayan yüreğimi. Anlamazlar ki yaşamadıktan sonra. Sadece fikir yürütebilirler.
İçi dolu tekerlekli valiz gibi biriktirdiklerim. Ben yürüdükçe ardım sıra geliyor. Nereye gitsem oraya sürüklüyorum. Bir yerde bırakıp , yürüyüp gitsem diyorum benim değilmiş gibi. Arkamdan biri sesleniyor hemen "bayan valizinizi unuttunuz" . Unutmak istiyorum size ne !
Sokakta yaşayan bir kadın görürdüm. Elinde, tıka basa giysi dolu üç beş poşetle gezerdi gün boyu. Çok ağır olduğu için taşıyamaz , önce ikisini alır birazcık gider onları oraya bırakır, sonra döner kalanları alır onların yanına getirirdi. Böyle böyle mesafeleri kat ederdi.
Bir kısmını boşaltsam diyorum valizimin. Çok ağır geliyor. Taşıyamıyorum. Çıkartıyorum içinden bazı anıları . Siz orda kalın diyorum bazı yaşanmışlıklara. Kapatıyorum sözde valizimi. İlerliyorum . Olmuyor. Sonra sokaktaki o kadın gibi, dönüp bıraktıklarımı geri alıyorum. Yola devam ediyorum.
Biliyor musun ? Bu gece gene üşüyorum.
O tekerlekli valizlerin -biriktirdiklerimizin- denge sorununu halletmek gerek. Arkamızdan sürüklenmekle bacaklarımıza dolanmaları arasındaki küçük denge: Yeterince biriktirmeli.
YanıtlaSilÇok haklısınız.
YanıtlaSil