25 Ekim 2014 Cumartesi

Göbek eriten

Yatakta sol tarafına yatmayı severdi. O, sola döndüğü anda, koca göbeği de dağdan kopan bir çığ parçası gibi, sola doğru kayardı. Elini göbeğine koyar ,okşar, sever uykuya öyle dalardı. Yalnızdı. Göbeği ve o yatağın her bir yanını dolaşırdı sabaha kadar. O sağa döndü mü , hop göbecik de  sağa, sola döndü mü, hop göbecik sola. Düz yattığı zamanlarda daha bir bütünleşirler, dümdüz, bir olurlardı.  Koca tümseği saymazsak. Memnunlardı hallerinden aynaya bakmadıkları zaman. Aynaya baktıklarında ise birbirlerini tamamladıkları için, sevmeyi öğrenmişlerdi bu hallerini.

Bir sabah, yine her sabah ki gibi işe gitmek için hazırlanıyordu koca göbekli kadın. Bankada gişe memuruydu. İşi insan ilişkilerine dayandığı için bakımlı olmak zorundaydı. Bu durum kendini daha iyi hissetmesini de sağlıyordu. Yaptığı hafif bir makyaj güzel gözlerinin daha bir belirginleşmesini, yanaklarındaki şeftali tonlarındaki allık da , daha sağlıklı görünmesini sağlıyordu. Sağlığı iyi idi aslında ama teni soluk renkti biraz. Yeşil gözleri, soluk teninde iki elmas parçası gibi parlardı.

Giyinip, kuşanıp çıktı evden. İşe tam zamanında ulaştı her zamanki gibi. Mükemmeliyetçi bir kadındı. Her şeyin zamanında ve eksiksiz olmasını severdi. Bu yüzdende dakik ve özenli çalışırdı. Mesai başlamış ve banka her gün olduğu gibi kalabalıklaşmıştı. Müşterinin biri gidiyor biri geliyordu. Koca göbeğinden dolayı gelen giden yüzlerle pek ilgilenmezdi. Beğenmezlerdi onu. Öyle sanıyordu. O sadece işini yapardı.

O sabah; adam gişeye gelip işlemini söylediğinde, kulağında yankılanan melodik ses, koca göbekli kadının bir anda içinde bir şeyleri kıpırdattı. Şeftali rengi allıkla renklendirilmiş, soluk tenli yüzünü kaldırıp,yosun yeşili gözleri adamın gözlerini bulduğunda, içinde kıpırdayan şey yerini yürek çarpmasına bıraktı. Elektrik dedikleri şey tamda buydu işte. Yeni kurulan bir şirkette müdürdü adam. O gün şirket için hesap açtırmaya gelmişti. Bu da demek oluyordu ki, daha çok günler görecekti adamı. Hoşuna gitti bu duygu.

 Akşam eve döndüğünde hala bu hoş duygunun etkisi altında, zaman zaman adamı düşündü. Ertesi gün daha bir özenle giyinip kuşandı, daha bir özenle makyaj yaptı. Daha ertesi gün, daha ertesi gün, daha ertesi gün. Hep bir öncekinden daha bakımlı olmak istedi. Adam bankaya gün aşırı uğruyor, işlemini yaptırıp gidiyor, kadınla pek ilgilenmiyordu. Bir gece koca göbeği ile yatağa uzandığında, adamın onunla koca göbeğinden dolayı ilgilenmediği geldi aklına. Artık ayrılmaları gerekiyordu. O gece son olarak göbeğini sevdi okşadı, sola doğru yattı, göbeği de son olarak onunla beraber sola kaydı. Uyudular.

Günler geçtikçe koca göbek yavaş yavaş erimeye başlamıştı. Adam bankaya gelmeye, kadında adamın onda yarattığı hoş duygularla heyecan duymaya devam ediyordu. Bir kaç mesai arkadaşı durumu biliyordu. Öğlen yemeği sohbetlerinde söz açılmıştı bu durumdan. Adama bir de isim takmıştı mesai arkadaşları.
Göbek eriten.
Aylar sonra bir sabah göbeği ile tamamen ayrıldıklarını fark etti kadın aynaya baktığında. Gülümsedi içi biraz cız ederek. Her ayrılık insanın içini cızlatır. Giden göbek bile olsa. Yeni bir iş günü, yeni bir başlangıç olacaktı göbeksiz kadın için. Göbek eriten, o günde geldi bankaya. Yanında kısa boylu, koca göbekli bir kadınla. Gişeye yanaştı.
"Eşim" dedi.
"Ona da bir hesap açtırmak istiyorum "




15 Ekim 2014 Çarşamba

Facebook

Facebook sevgililerim  var benim. Sevgilim değil sevgililerim , evet. Eminim sizinde vardır. İnkar etmeyin. Vardır ama farkında değilsinizdir. Çünkü siz onu sevgili olarak görmezsiniz. Oysa o sizi sevgili bilmiştir, sarıp sarmalamıştır yüreğinde. Gözü her sabah sizi arar. Bugün ne paylaştı , ne yaptı, nereye gitti, ne giydi, ne yedi, hangi müziği dinledi. Fotoğraflarınızı baştan sona ezberlemiştir. Günde kim bilir kaç kere açar bakar. Ve günde kim bilir kaç kere kendini sizin yanınıza koyar. Sessiz ve derinden izler sizi. Beğeni yapmaz anlaşılmasın diye. İlgilendiğini belli etmez, edemez. Oysa her paylaştığınızı beğenmek ister yüreği.  Zordur durumu ama bir o kadarda mutlu eder onu. Çünkü hesapsız , çıkarsız , beklentisiz bir sevgidir bu. Platonik gibi ama  değil. Erişmek istemez size çünkü. Ulaştığında büyü bozulacaktır. Bilir bunu. Paylaştığınız şarkıları üstüne alır. Ona gönderme gibi algılar, çünkü öyle olsun ister. Mutlu olur böylece. Mutluluk alışkanlık yapar insanda. Doz be doz artmak ister. Günler bu mutlulukla ilerler gider. Kimseye bir zarar olmadan sürer bu ilişki.  

Ve gün gelir bir gün hesabınızı kapatır, tüm sevgililerinizden bilmeden ayrılırsınız.

9 Ekim 2014 Perşembe

Lahana turşusu

Bir sürü kitap okuyorum. Ama görüyorum ki okuduklarım bir gözümden giriyor , diğerinden çıkıyor. İnsan okuduklarından hiç mi ders almaz . ?  Denenmişi denemek için sürekli ısrar edip, okuduklarını unutup aynı hatalara tekrar tekrar kucak açar mı ? Bu kadar kucaklaşma isteğin varsa , bir kedi kucakla mesela. Mırıl mırıl mırıldasın hiç değilse kollarında. Bırak denenmiş hikayeleri kim alırsa alsın koynuna. Sen mırıldamana bak, yani kedi mırıldasın sen ona bak. Yada kedi ile mırıldaşın durun. Kısacası mırıl.

Hatta daha da kısası mır....


Bir kitabı kaç kere okursun ? Çok beğendiysen en çok iki kere. Üçüncü bayar adamı. 


Bir hikayeyi kaç kere yaşarsın ? 

Üç
Dört
Beş
Altı 
.
.
.
Aynı hikaye, aynı adam, aynı kadın, aynı başlangıç , aynı son. 
Biliyorsun hepsini ama aynı sen.
Peki bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. 

Ne demekse ?