19 Ağustos 2012 Pazar

Yığın

Sustuğumda sanma bir şey bilmediğimdendir. Biriktiririm ben. Yığarım üst üste. Ne zamanki o yığının dengesi bozulur da yıkılır, işte o an en tehlikeli olduğum zamandır. Sakın yakınlaşma. Şimdi o yığının karşısına geçip bakıyorum. Fazla yükselmiş, denge bozulmuş gibi, hafif hafif sallanıyor. En alttakini hatırladın mı, Ankara'ya gelip de beni aramadığın o sıcak yaz gününden kalma bir öfke. Onun üstündeki ne hatırlattı sana ya da hatırlattı mı acaba ? Benim yanımda, ısrarla Beril'in telefonunu istediğin o akşam üzerinden kalan bir burukluk. Onun üzerindeki, ben saf saf bakarken Pınar'la çekip gitmenden kalan şaşkınlık. Bir üstteki, hatırlamadığın doğum günümden bana hatıra. Onun üstündeki mi ? Aldığım tişört için bir teşekkür telefonu bile açmadığın, görgüsüz hallerinin birikimi. .......... Hepsini tek tek sayabilirim ama dengeyi bozan ve yığını yıkan en sonuncuyu asla öğrenemeyeceksin.